6 Ağustos 2012 Pazartesi

HİROŞİMA SEVGİLİM


Kadın, Fransa'ya dönmeden bir gün önce bir Japon erkekle karşılaşır. Aralarında kısacık bir aşk yaşanır. Alain Resnais'nin yönettiği Hiroşima Sevgilim adlı filmin başında kadınla erkeği görmeyiz. Önce, Hiroşima'ya atılan atom bombasıyla başları, kalçaları kopmuş gövdelerin bir ölüm ya da aşk çırpınışı içinde oldukları seçilir. Bu parçalanmış, tanınmaz gövdelerden yavaş yavaş kadınla erkeğin gövdeleri bellirir: Çıplak; yumuşak. Hiroşima'dan söz etmektedirler. Bu başlangıç, hepimizin bildiği korkunç Hiroşima gerçeğinin gözümüzün önünden geçmesi, bu insanlık ayıbının bir otel odasında, hemde saygısızca anılması bile bile yapılmış bir sahnedir. İnsan her yerde konuşabilir Hiroşima'yı; bir otel yatağında, kaçamak bir sevişme sırasında bile. İki sevgilinin sevişen bedenleri bize acı gerçeği sanki unutturur. Çünkü asıl ayıp ve çirkin olan Hiroşima gerçeğidir. Marguerite Duras, bu kitabında, ancak delilikle, çığlıklarla yatıştırabilecek bir acıyı dile getiriyor. Nevers'de, sevdiği adamın ölüsünün yanında saçları kazınan, o olayın anısıyla yaşamaya mahkum edilen genç Fransız kadınının yaşadığı yıkım, Hiroşima'nın yıkımında tam karşılığı buluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder