29 Eylül 2012 Cumartesi

SAHİBİNİ ARAYAN MEKTUPLAR 8. MEKTUP

 
8. MEKTUP
bana çılgın diyorsun, seni sevdiğim için. yanılıyorsun, sevmek çılgınlık değil. sevmek insan tarafımızı bulmamızdır bence. biraz da yaklaşmamızdır tanrıya zaman zaman.

dünyada sevmeyenlere, sevemeyenlere acımalı. o ot gelip, ot gidenlere acımalı. sevebilen insan kendini keşfetmiş insandır. talihli insandır. çektiği bütün acılara rağmen; mutlu, kıvançlı insandır o.

aşktır yücelten bizi ve derinliğimiz aşktandır. gerisi boş, yalan. aşksa, sevmektir. durmadan, nefes alırcasına sevmektir. sevmekle sevilmek ayrı şeyler...sevilmeyi çoğaltmak, ona bir başka şekil vermek, daha da yoğunlaştırmak onu elimizde değil. oysa ki sevgimizi dilediğimiz gibi yoğurabilir, dilediğimiz şekli verebiliriz ona.. derinlikse derinlik, yükseklikse yükseklik, genişlikse genişlik. sevmekte gücümüz var, irademiz var, aklımız var. biz varız sevmekte. sevmek yaratmaktır bir bakıma. sevilmekse yaratılmak.. demek ki biz seninle birbirimizi yaratıyoruz durmadan. sen beni yarattıkça güzelsin işte ve ben seni yarattıkça güçlüyüm, daha bir insanım.

beni sevmeseydin yine bir şey değişmeyecekti benim için. sen biraz eksik kalacaktın biraz sen kaybedecektin. o kadar.. şimdi insanların en güzeliyiz, en iyisiyiz elbette. seviyoruz seviliyoruz. sevgimi anlamadığın ve ona saygı göstermediğin anda ölebilirim. karşılık vermediğin anda değil.

birbirimizi yeniden yaratmaya devam edelim.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

SAHİBİNİ ARAYAN MEKTUPLAR 17. MEKTUP

17. MEKTUPSoruyorum, susuyorsun. Ben sükutun bu kadar anlamlı olduğunu bilmezdim. Bütün sorularımın cevabını bir bakışla veriyorsun, kah bir gülüşle. Zaman zaman gözlerinin içinde eriyip kaybolduğumu hissediyorum.

Yanımda olmadığın günler, geleceğin güne hazırlıyor beni. Yokluğuna böyle dayanabiliyorum. Karanlıklar içinde her dakika gözlerinin aydınlık bakışlarıyla doluyor içim. Aradığım her şey orada. Cevapsız kalmış bütün soruları gün ışığına çıkarıyor gözlerin. Bekliyorum, geliyorsun. işte diyorum yaşamak bu. Sevmek, seni sevmekten başka bir şey değil. Hiç kimseyi bu kadar özlemle beklemedim. Bu kadar inanmadım hiç kimsenin geleceğine. Onun için bir gün gelmeyeceğinin korkusu kahrediyor beni.

Geleceğin mutlu ana yaklaşan her dakika yaşamaktan güzel, geçen her dakika ölümden acı...Fakat gelişin her şeyi unutturuyor. Sıkıntılı öğle sonları günün en yaşamaya değer saatleri oluyor sen gelince. Kızgın bir güneş altında karlı dağ yamaçlarının serinliğini getiriyor ellerin. istiyorum veriyorsun. Verdiklerin bir bakıma iflası oluyor saadet anlayışımın. Böylesine büyük hazların hayal bile edilemediği bir dünya üzerinde özlenecek başka saadetin kalmadığını düşünüyorum. O zaman her şey siliniyor gözlerimden. Sensiz bir yarının değersizliğini, çekilmezliğini daha iyi anlıyorum. Huzur seninle kayboluyor, bütün sevinçler seninle gidiyor, sensiz bir kanlı gömlek gibi giyiyorum üzerime yaşamayı.

Çaresizlik hiç bir zaman sen yanımda olduğun anlardaki kadar kötü ve merhametsiz olmuyor. Yine de her öpüşümde bana ilahlara has bir güç, bir büyük huzur veriyor dudakların. Ağlıyorum. Gidiyorsun. Ama sen gözyaşlarımı görmüyorsun ki!

Ayrıldığımız yerde başlıyor yıkıntım. Kalabalık bir caddede, vapur iskelesinde ya da bir kapı önünde; nerede olursa olsun ayrılığın bir tokat gibi iniyor yüzüme. Kocaman, sivri bıçaklar gibi delik deşik ediyor vücudumu. Her yer kan oluyor. Artık dayanamıyorum, artık dayanamıyorum. Ağlamak bile kar etmiyor. Ben bu acılara, ben bu sürekli ölümlere önceden razı oldum. Şikayete hakkım yok, biliyorum. isyan etmem faydasız. Kendi kaderinin çizdiği yolda yürüyor ayaklarım.

Yazıyorum, okuyorsun. Kimbilir ne dayanılmaz acılar içindesin sen de? Nasıl her yerini, orada bir sigara söndürülmüşcesine yakan özlemler içindesin. " Mümkün olsa hep yanında kalırdım" diyorsun. " Hiç senden ayrılmazdım, hep seninle olurdum" diyorsun. işte onun için sana hiç kızamıyorum ya! Bütün isyanım çaresizliklere, bu kahpe imkansızlıklara. bu mesafelere. bu zamana ve bu bizi çepeçevre kuşatan insanlara, onların pis kurallarına, beş para etmez inançlarına. O demir parmaklıklara, ağır kapılara, kalın zincirlere, o merhametsiz, çirkin gardiyanlara rağmen seni seviyorum. Anlatamıyorum

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

26 Eylül 2012 Çarşamba

DAS KAPİTAL


“Ne? Das Kapital’i okumak mı?” Bunu yapmak için Einstein’ın beynine ve peygamber sabrına sahip olman gerekir. Bu doğru değil. Bu komik, ele avuca sığmaz, çok yönlü ve zengin içerikli kitapta, David Smith ve Phil Evans, çok zengin resimlerle, yalın bir dil kullanarak, Kapital’in anlaşılması zor bir kitap olduğu efsanesini yerle bir ediyorlar. Elinizdeki kitap Marx’ın temel kavramlarını bayağılığa düşmeden, büyük bir beceriyle basitleştiriyor ve bunu yaparken mizahı elden bırakmıyor ve Marx’ın bu büyük eserinin bugün de son derece geçerli ve canlı olduğu gerçeğini adeta çizgi roman tadında okuyucuya sunuyor.

Kapital, Marx’ın emek, ücretler, işsizlik, fabrikalar, makineler ve metalar; para, fiyatlar ve değer; sömürü, kapitalistler ile işçiler arasındaki uzlaşmaz çelişki; işçi sınıfının insan onuruna yakışır bir yaşam, özgürlük ve iktidar mücadelesi hakkında yazmış olduğu başyapıtıdır.

Dünya kapitalist sisteminin büyük bir kriz içinde debelenmekte olduğu bugünlerde 15 ile 115 yaş arasındaki herkesin okuması gereken bir kitap.(Kaynak:Her Gün Bir Kitap)

22 Eylül 2012 Cumartesi

KİTABE-İ SENG-İ MEZAR


Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.

Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.


ORHAN VELİ KANIK

18 Eylül 2012 Salı

GİTME KAL


Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
"GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir

Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir

Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir

Ne çok severdik seni aklına getir


ARİF DAMAR

15 Eylül 2012 Cumartesi

YOKLUĞUNDA

 
YOKLUĞUNDA

Akşam eve geldim sen yoksun,ev ev değil
Yemek yaptım sensiz,yemek yemek değil
Sofra kurdum sensiz,sofra sofra değil
Çay demledim sensiz,çay çay değil
Şimdi uzandım uyumak için sensiz yatağa,yatak yatak değil
Biraz sonra sensiz uyuyacağım,uyku uyku değil
Sabah yeni bir güne uyandığımda sen yoksan eğer yanımda,gün gün değil

CAN

9 Eylül 2012 Pazar

BİR ACAYİP ADAM


Fırtınadan arta kalmış bir teknede,
Tevekkül içinde;
Görkemli sakalı ve iğreti parkasıyla,
Gizlediği macerasıyla,
Bir acayip adam yaşardı.
Akşamları susardı,
Ben konuşsam kızardı...

Bir sürgün kasabasıydı,
Bir eski zamandı, Haziran'dı.
Çocuktum, evden kaçmıştım,
Gelip ona sığınmıştım...

Küçücük bir koydu, sığdı,
Burayı keşfeden belki de oydu.
Uzaktan, kasabanın ışıkları yanardı,
İçim anneyle dolardı, ağlardım..
Suphi şöyle bir göz atardı,
Gizli bir cıgara sarardı, ağlardı.
Sonra barışırdık,
Ben flüt çalardım, cıgara sönerdi,
Ağlardık...

Nereden geldiğini bilmezdim,
Kimsesizdi,
Belki kimliksizdi...
Onun macerası onu ilgilendirirdi;
Kimseye ilişmezdi...

Bir şeylere küfrederdi hep,
Tedirgin bir balık gibi uyurdu.
Bazen kaybolurdu, aradım,
Yağmurun altında dururdu.

Bir kalın kitabı vardı,
Cebinde olurdu, her gün okurdu.
Ben bir şey anlamazdım,
Kapağını seyreder, duymazdım.
Sakallı bir resimdi, kimdi;
Ne kadar mütebessimdi!Sordum bir gün Suphi'ye:
Söylediklerini niye anlamıyorum, diye.
Bildiklerini, dedi, yüzleştir hayatla,
Ve sınamaktan korkma!.
Doğru ile yanlışı,
ancak o zaman ayırabilirsin
Ve O'nu anlayabilirsin...Sonra gülerdi.
Günlerim, yüzlerce ayrıntıyı
Merak etmekle geçerdi.
Sonra yine akşam olurdu, Suphi susardı,
Ben konuşsam kızardı.Tekneye martılar konardı,
Yüreğim Suphi'ye yanardı, ağlardım.
Suphi denize tükürürdü,
Gökyüzünü tarardı, ağlardı.
Sonra barışırdık,
Ben flüt çalardım, yıldız kayardı,
Ağlardık...Bir sahil kasabasıydı,
Bir eski zamandı, Haziran'dı.
Çocuktum, evden kaçmıştım,
Gelip ona sığınmıştım...

Bir gün bir aksilik oldu,
Annem beni buldu!
Suphi kaçıp kayboldu.
Kasaba çalkalandı, olay oldu;
Ben sustum, kanım dondu!..

Polisler onu bulduğunda tekti,
Felâketti..
Herkes meydanda birikti.
Karakoldan içeri girerken
Sanki mağrur bir tüfekti!..
Ansızın dönüp bana baktı,
Anladın mı? dedi
Anladım, dedim; anladım...
Ve o günden sonra
Hiç bir zaman,
Hiç bir yerde,
Hiç ağlamadım... 


YUSUF HAYALOĞLU

SEVGİ DUVARI


sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

6 Eylül 2012 Perşembe

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ VE FELSEFE


http://u.sonteklif.com/kitap-yuzuklerin-efendisi-ve-felsefeguncel-yayicilik-124489

KİTABIN ADI:YÜZÜKLERİN EFENDİSİ VE FELSEFE
YAZARI:GREGORY BASSHAM,ERIC BRONSON,WILLIAM IRWIN
SAYFA SAYISI:271
YAYINEVİ:GÜNCEL YAYINCILIK
ÇEVİRİ:GÖKÇEN EZBER,MURAT SAĞLAM
BASIM TARİHİ:2003/1.BASKI
AÇIKLAMA:
J.R.R. Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi adlı kitabı, yarım yüzyıldan bu yana bir fenomen oldu. Kitabın gişe rekorları kıran film versiyonu, The New York Post'ta Aptallar İçin Yüzüklerin Efendisi başlığıyla değerlendirildi. Bu ani popülariteden rahatsız olan Tolkien hayranları için, on yedi bilgili felsefeciden oluşan bir ekip bir araya geldi ve kitabın akla getirdiği derin felsefi sorunları çözmemize yardımcı olacak akıllı İnsanlar için Yüzüklerin Efendisi'ni yazdı.