30 Aralık 2012 Pazar

ÇANKIRI'DAN PİRAYE'YE MEKTUPLAR/NAZIM HİKMET RAN

Nazım Hikmetin Karıcığıma geç kalmış bayram hediyesi... diyerek, 1940 yılı Kasım ayında, Çankırıdan Pirayeye Mektublar başlığıyla yolladığı ve şairin Çankırı Cezaevinde yatarken kendi elyazısıyla ve dolmakalemle doldurduğu, çizgisiz bir defterdir. Nazım Hikmet defteri kendi elleriyle ciltlemiştir. Tek nüsha olan bu eserin tıpkıbasımı yayınevimiz tarafından numarandırılmış ve belli bir sayıda basılmıştır. Bu baskı şairin cezaevinde kullandığı kâğıt, cilt bezi ve kartona mümkün olduğu kadar yakın bir malzemeyle ve özel bir teknikle basılmıştır. Turgay Fişekçinin hazırladığı Şiirler Üzerine Notlar ve kitabın yayımlanma öyküsünün de sunulduğu föyle birlikte özel paketinde sunulan Çankırıdan Pirayeye Mektublar şu bölümlerden oluşuyor: BİRİNCİ MEKTUB, İKİNCİ MEKTUB, ÜÇÜNCÜ MEKTUB, DÖRDÜNCÜ MEKTUB, BEŞİNCİ MEKTUB, ALTINCI MEKTUB, YEDİNCİ MEKTUB, BİR ESKİ MEKTUB, BİR KÜVET HİKÂYESİ, BOZKIR, NİGÂR İLE MUSTAFA, MERHABA ÇOCUKLAR, MEŞHUR ADAMLAR ANSİKLOPEDİSİ, LODOS VE YEMİŞ BAHÇESİNDE
(Kaynak:kabalci.com)

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ/AHMET HAMDİ TAMPINAR

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, ikliminin güneşinin her daim yeterli olmayacağını, buna tek çarenin belki de sarıyı daha çok sevmek olabileceğini düşünecek denli hayatın dışında kalanlar için pek çok satırı not edilecek bir kitap..
Öyle kitaplar vardır ki hiç okumamış ya da okumayacak olsanız da ismiyle size işaret ettikleri bir yer vardır. Mesela; Albaya Mektup Yazan Kimse Yok, Ağaca Tüneyen Baron, Tembellik Hakkı ilk aklıma gelenler. Okumamış olsak bile içiyle denk düşüp düşmediği önemli olmadan bir tümce içinde geçiverirler.. Saatleri Ayarlama Enstitüsü de adını duyduğumdan beri benim için böyle büyülü bir isimdi. Saat ayarı ile enstitü sözcüğünün yan yana duruşunun abesliğinden olmalıydı bu büyü. İşte Ahmet Hamdi Tanpınar, bu abesle iştigali Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde öyle bir ortaya koyuyor ki en gerçek dışı görünen durumların yaşadığımız hayatın gerçeği olduğunu inkar etmek mümkün olmuyor.
Hatıralarını okumaya başladığımız Hayri İrdal en başta mutlak bir samimilik taraftarı olduğunun altını çizerek, insan her şeyi açıkça söylemedikten sonra niye yazsın ki? sorusuyla samimiyetine teslim olmamızı sağladıktan sonra karşımıza çıkan her karakter de tüm rahatsız edici yanlarıyla beraber samimi olmadıklarını da söyleyemediğimiz bir şekilde karşımızdalar. Kafamıza vuran; tüm karakterlerin, yaşanan tüm hadiselerin şu anda içinde yaşadığımız hayatın parçası, hatta tümü olması. Bunca zaman farkına rağmen her şeyin aynılığını bu kadar özenle koruyabilmesi… Halit Ayarcı'nın Hayri İrdal'ı azarlayan sesiyle “asrına uymak, onun adamı olmak” diyerek önüne sürdüğü durumun değişmezliğini inkar etmenin mümkünsüzlüğü..
Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü okurken kim olduğumuz sorusu durmadan aklımızı kurcalıyor. Hayri İrdal, yeis içinde tüm yalanlarının hayatını nasıl değiştirdiğini, değişen hayatından vazgeçme lüksü olmadığına kendini ikna ederek tüm yalanlarının gerçeği olduğunu, yalandan ibaret bir hayatta kendi olamamanın acısının onu bıçak sırtında yaşamaya mahkum edişini tüm açıklığıyla anlatırken; Ahmet Hamdi Tanpınar, her duyguya, duruma, gruba eleştirel yaklaşımıyla kendimizi tanımlayabileceğimiz zemini ayaklarımızın altından çekip alıyor. Zaman-mekan ilişkisi, gerçek-inanç, geçmiş-şimdi; geçmişin yeniden inşası üstüne fikirler trajikomik olaylar üstünden aktarılıyor. Hal böyleyken durmadan karakterlerle yakınlaşıp uzaklaştığımız bir okuma süreci ile baş başa kalıyoruz.
Saatleri Ayarlama Ensititüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yerinden kıpırdamasını istediği zihni tembelliğimizi de harekete geçirebilecek, hayatın içine çekebilecek denli atlanmaması gereken satırlarla dolu.
(Kaynak:tramvayduragi.com)

ŞAİRİN ROMANI/MURATHAN MUNGAN

“Şairin Romanı”, teknolojinin, elektriğin, modern diye tanımlanabilecek birçok şeyin keşfedilmediği, dünyanın kadim zamanlarını andıran “Yerküre” adlı bir gezegende hemen hepsi şair olan kahramanlar arasında geçen, çok kişili, çok olaylı, uzun soluklu bir roman. Batı’nın modern çağ fantezi romanlarıyla Doğu’nun Binbir Gece Masalları’nın özgün bir bileşimi “Şairin Romanı”, pikaresk roman geleneğinden başlayarak roman sanatının geçirdiği çeşitli evrelerden masalsı bir dille nasibini alan yekpare bir anlatı kuruyor. Zaman zaman tabiat tapınmacılığına varan pagan bir duyarlık taşıyan roman okuyucularına yol boyu geçilen şehirleri, binaları, ağaçları, çiçekleri, hayvanları, gelenekleriyle başlı başına bir gezegen sunuyor. Romanda, aşk, macera, intikam, yolculuk, kimlik değiştirme, bir esrarın aydınlatılması gibi roman sanatının belli başlı tüm izlekleri saklı bir ironiyle yer alıyor. Metis Yayınları
(Kaynak:dipnotkitap.net)

YOLGEÇEN HANI/PINAR SELEK

Bir tarih kitabı sanki Pınar Selek’in İletişim Yayınları’ndan çıkan Yolgeçen Hanı romanı; Türkiye tarihi. Yedikule’de, Selek’in sosyolog gözünün zenginleştirdiği karakterlerin oluşturduğu bir mahalle. Mahallede acılar, üzüntüler, dışarda bırakılanlar, hayallerini gerçekleştiremeyenler, gerçekleştirenler, uzaklara gidenler, gitmek isteyenler, açılan fallar, ölümler, suskunluklar, konuşulamayanlar, üstü örtülen tarih… Ne yaşarlarsa yaşasınlar sonunda birbirine tutunan, birininden destek alan insanlar. Ben sanırım en çok insana dair taşıdığı umut yüzünden sevdim bu kitabı, hayata dair de.
Eczacı Cemal, Hasan, Rafi, Elif, Sema, Salih, Artin Usta, Madem Zabel, Hande Abla, Gülistan, Gülizar, Nahide, Futbolcu Kemal… Bu ülke ne acılar çektirdi insanlarına, çektiriyor. Ne 6-7 Eylül’den sonra özür diledi, ne 12 Eylül’den sonra. Yüreklerde biriktikçe birikti acılar. Peki bir mahallede birikirse hepsi acıların, taşmaz mı yüreklerden? İnsan acısı taşınca mı dokunur diğerine, yaslanır, o zaman mı anlar? Bir yarayı sızlatıyor kitap, ama ardından hep “umut var” diyor, insanın olduğu, insanın birbirine değdiği yerde umut var.
Uzaklarda yazdı Selek bu kitabı, kitabın kahramanlarından Elif gibi, ülkesine özlemle bakarken. Ama belli ki aslında hiçbir zaman uzakta değilmiş, hiçbir zaman da umudunu yitirmemiş, burada ona inanan insanlardan oluşan sıcacık bir mahalle olduğunu bilerek yazmış. Bir Yolgeçen Hanı hayal etmiş, hayallerini uzaklarda aramayanlar için, uzağa da gitseler unutmayı bilmeyenler için.
Pınar Selek’in hanında soluklanmalı, ama konuşmalı en çok, çaylar kahveler eşliğinde, unutturulmak istenenlere inat konuşmalı, bilmeyen kalmasın diye anlatmalı. Ateşin çevresinde çocuklara masallar değil de ülkenin gerçek tarihini anlatan nineler, dedeler hayali kurdurdu bana bu kitap. Böyle dağılırsa dağılır ancak karanlık, evet hepsi burda oldu, evet bunları insanlar yaptı, ama korkma, diye sarılarak anlatmalı o çocuklara, sen korkma ki, sen bil ki bir daha olmasın.
(Kaynak:tramvayduragi.com)

ÇATIDAKİ PENCERE/JOSE SARAMAGO

“Ölmek, varolmuş olmak ve artık olmamaktır,” derdi José Saramago. O öldü, artık yok, ama Çatıdaki Pencere Portekiz’de ve Brezilya’da, anadilinin vatanlarında basılır basılmaz insanlar yeni kitabı elden ele dolaştırdılar ve yepyeni bir heyecanla okuduklarını belirterek şaşkınlıklarını dile getirdiler. Saramago bir kitap daha yayımlamıştı, duyarlılıklarımıza nüfuz eden, hayret ve hayranlıkla kalakalmamıza neden olan taze ve aydınlık bir kitap; ve anladık, sonunda anladık ki bu artık kesinlikle varolmayan ama paylaşmaya devam etmek isteyen yazarın ardında bıraktığı bir armağandır. Bıktırana kadar şu cümle yinelendi: Bu kitap bir mücevher, Saramago nasıl oluyordu da o yaşında bu bilgeliğe sahip olabiliyordu, insanları böylesine incelikle, kusursuzca ve anlatıyı uzatmadan betimleyebiliyordu? Nasıl oluyordu da sıradan ve önemsiz ama bir o kadar da evrensel durumları dile getirebilecek, bu kadar dingin bir şiddetle köhne değer yargılarına karşı gelecek kapasiteye sahip olabiliyordu?”
Pilar del Rio
Çatıdaki Pencere, José Saramago’nun yazarlığının erken döneminde yazdığı, ama ölümünden sonra yayımlanan romanı. Eşi Pilar del Rio’nun dediği gibi, Çatıdaki Pencere Saramago’ya giriş kapısıdır ve her okur için bir keşif olacaktır. Sanki mükemmel bir halka tamamlanıyormuş gibi. Sanki ölüm yokmuş gibi.
(Kaynak:birazoku.com)

ŞİDDET VE ŞİDDETSİZLİK/Brigitte Labbé, Michel Puech

   Doğal yaşamda hayvanlar, ansızın saldırmaya, öldürmeye başlamaz. Onları iyi tanıyanlar, ne zaman saldıracaklarını öngörebilirler. Oysa, böyle bir öngörüyü insanlar için yapmak olanaksızdır. Kendiliğinden ortaya çıkıveren şiddet, insana özgüdür ve şiddet korkusu, bir gece lambası gibi, sürekli yanar içimizde. Şiddet kullanmamız için hiç neden yokken, şiddet karşıtı olmak kolaydır. Şiddetsizlik; inanmayı, kararlı ve sabırlı olmayı gerektirir…    Tüm dünyada her yaştan okurla buluşan Çıtır Çıtır Felsefe dizisinin 22. kitabında yazar Brigitte Labbe, insanın dünden bugüne en büyük çıkmazlarından birini, iletişimin en yıkıcı halini, “şiddet”i masaya yatırıyor. Gerek bireysel gerekse toplumsal düzeyde bitmez acılara, kaygı ve öfkeye neden olan şiddeti, insanın doğası bağlamında da ele alırken, fazla aşina olmadığımız, kavramsal ifadesini yeni yeni bulan “şiddetsizlik” olgusunun altını çiziyor. Çocukların çok sorduğu soruları öyküleştiren kitap, hem sınıf hem aile içi okumalar için ideal
   Brigitte Labbé’nin düşünmeye davet eden özgürlükçü yaklaşımı ve güçlü anlatımı kadar, Jacques Azam’ın karikatür tadındaki renkli resimleriyle de benzersiz kıldığı "Çıtır Çıtır Felsefe" dizisi, çeşitli ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de birçok okulun en çok önerdiği kitaplar arasında yer alıyor. Yaşamı ve dünyanın işleyişini anlamaya çalışan çocuklara yardımcı olacak temel sorularla kurgulanan her kitap, farklı bir temel konuyu, günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız örnek olaylarla öyküleştirerek tartışıyor. Dizi, öğretmenler ve anne babalar tarafından da severek okunuyor.
(kaynak:gunisigikitapligi.com)

29 Aralık 2012 Cumartesi

BÜYÜK SORULAR BASİT CEVAPLAR


“Bir inek bir yıl boyunca osurmayıp biriktirdiği gazı bir kerede osursaydı uzaya fırlar mıydı?”
-Çocuk
ÖNCE ÇOCUKLAR en iyi oldukları şeyi yaptılar ve yetişkinleri şaşkına çeviren akıl ve hayal gücü dolu sorularını sıraladılar: Deniz neden tuzludur? Neden kendimi gıdıklayamıyorum? Solucan yemek normal mi? Nasıl aşık oluruz? Tanrı kimdir? Neden uçamıyoruz? Çişimiz neden sarı? Uzay ne kadar uzak? Rüyalar neden yapılmıştır? Hepimiz akraba mıyız? Neden bazı insanlar kötüdür? Dünya neden yuvarlak? Zamanda yolculuk mümkün mü? Arı arıyı sokar mı? Ve daha onlarca soru…
SONRA dünyaca ünlü bilim insanları, yazarlar, filozoflar, sanatçılar her soruyo, sanki kendi çocuklarına anlatırmış gibi basit ve keyifli bir dille yanıtladır: Alain De Botton, Richard Dawkins, Noam Chomsky, David Nicholls, Jarvis Cocker, Marcus Chown, Jim Al-Khalili, Philippa Gregory, David Eagleman, Philip Pullman, Sir David Attenborough, A. C. Grayling, Kelly Holmes ve daha onlarca hayli mühim insan.
VE ORTAYA, göreceği ilgi yüzünden kapaktaki ineği (ve onun uzun zamandır içine attığı sıkıntısını!) ünlü yapacak bu kitap ortaya çıktı.
***
Gerçeğin ve güzelin peşinde koşmak, öyle bir etkinlik alanıdır ki, hayat boyu çocuk kalmamızı sağlar.
Albert Einstein
İÇİNDEKİLER
Editörün Notu      xv
Büyük Teşekkürler      xviii
Hâlâ keşfedilmemiş hayvanlar var mı? Sir David Attenborough      1
Solucan yememde bir sakınca var mı? Bear Grylls      3
Atom nedir? Marcus Chown      5
Neden yetki hep yetişkinlerdedir? Miranda Hart      7
Kan neden mavi değil de kırmızıdır? Dr. Christian Jessen      9
Rüyalar nasıl yapılır? Alain de Botton      11
Yürüyerek dünyanın etrafını dolaşmak ne kadar sürer? Rosie Swale-Pope      13
Neden müzik var? Jarvis Cocker      15
Uzaylılar gerçekten var mı? Dr. Seth Shostak      17
Rüzgâr nereden gelir? Antony Woodward ve Rob Penn      19
Neden diğer hayvanların değil de dinozorların soyu tükendi? Dr. Richard Fortey      21
Pastanın tadı neden bu kadar güzel? Lorraine Pascale      23
Bitkiler ve ağaçlar nasıl oluyor da küçücük bir tohumdan gelişiyor? Alys Fowler      25
Maymunlar neden muz sever? Daniel Simmonds      27
Dünyadaki en güçlü şey insan beyni midir? Derren Brown      29
Küresel ısınma nedir? Dr. Maggie Aderin-Pocock      31
Neden hıçkırırız? Harry Hill      33
Uzay neden ışıl ışıldır? Sir Martin Rees      35
Neden hayvanlar bizim gibi konuşamaz? Noam Chomsky      37
Yazarlar öykülerindeki karakterleri nasıl yaratır? Dame Jacqueline Wilson      39
Arabalar nasıl çalışır? David Rooney      41
Neden kendi kendimi gıdıklayamıyorum? David Eagleman      43
İlk evcil hayvan sahibi kimdi? Celia Haddon      45
Gezegenler neden yuvarlaktır? Profesör Chris Riley      47
Arı arıyı sokar mı? Dr. George McGavin      49
Yiyecekleri neden pişiririz? Heston Blumenthal      51
Sporda kaybettiğiniz zaman pes etmemeyi nasıl başarırsınız? Dame Kelly Holmes      53
Neden tuvalete gideriz? Adam Hart-Davis      55
Aslanlar neden kükrer? Kate Humble      57
Neden para kullanıyoruz? Robert Peston      59
İlk kitabı kim yazdı? Profesör Martyn Lyons      61
Neden fillerin hortumu var? Michaela Strachan      63
Neden bazı insanlar kötüdür? Dr. Oliver James      65
Ağaçlar soluduğumuz havayı nasıl üretir? Dr. David Bellamy      67
Evren hiçlikten başladıysa nasıl oldu da bir şeye dönüştü? Dr. Simon Singh      69
İnsanların deri rengi neden birbirinden farklıdır? Carl Zimmer      71
Kuzey kutbu ile güney kutbu tamamen eriyecek mi? Dr. Gabrielle Walker      73
“İyilik” nereden gelir? A. C. Grayling      75
Güneş neden bu kadar sıcak? Dr. Lucie Green      77
Soyu tükenme tehlikesi en fazla olan hayvan hangisidir? Mark Carwardine      79
Neden kızların bebeği olur da erkeklerin olmaz? Dr. Sarah Jarvis      81
Yerçekimi nedir ve neden uzayda yerçekimi yoktur? Dr. Nicholas J. M. Patrick      83
Neden sonsuza dek yaşayamayız? Richard Holloway      85
Su bulutların içine nasıl girer de sonra yağmur olup yağar? Gavin Pretor-Pinney      87
Neden yarasalar dışındaki uçan hayvanların tüyleri vardır? John “Jack” Horner      89
Beynim beni nasıl kontrol ediyor? Barones Susan Greenfield      91
Şefler yemek tarifleri için nereden fikir alır? Gordon Ramsay      93
Hepimiz akraba mıyız? Dr. Richard Dawkins      95
Bütün kar tanelerinin şeklinin farklı olduğunu nereden biliyoruz? Justin Pollard      99
Zaman hızlı geçmesini istediğinizde neden yavaş geçer? Claudia Hammond      103
İlk metal aletleri kim yaptı? Neil Oliver      105
Gazlı içeceklerdeki baloncuklar şişeye nasıl girer? Steve Mould      107
Gökyüzü neden mavidir? Simon Ings      109
Seyirciler gürültü yaparken sporcular nasıl konsantre olur? Colin Montgomerie      111
Maymunlarla tavukların ortak özelliği var mı? Dr. Yan Wong      113
Yazı yazmayı ilk nasıl öğrendik? John Man      115
Neden bilimciler mikropları inceler ve ben neden onları göremiyorum? Joanne Manaster      119
Kutup ayısı ya da aslan yiyen insanlar var mı? Benedict Allen      121
Ayın şekli neden değişir? Profesör Chris Riley      123
Sayılar sonsuza dek gider mi? Marcus du Sautoy      125
İlk tohum nereden geldi? Dr. Karen James      127
Olimpiyat oyunlarına katılmak için ne yapmak gerek? Jessica Ennis      129
İlk sanatçı kimdir? Michael Wood      131
Ben neden yapıldım? Profesör Lawrence Krauss      133
Penguenler neden kuzey kutbu’nda değil de güney kutbu’nda yaşar? Vanessa Berlowitz      135
Uçak nasıl uçar? David Rooney      137
En güçlü hayvan hangisidir? Steve Leonard      139
Şehirlere isimlerini kim verdi? Mark Forsyth      141
Su neden ıslaktır? Roger Highfield      143
İskeletim olmasaydı neye benzerdim? Profesör Joy S. Gaylinn Reidenberg      147
İnekler havayı kirletir mi? Tim Smit      149
Fikirler yazarların aklına nasıl gelir? Philip Pullman      153
Çikolatayı kim buldu? Joanne Harris      157
Neden erkeklerde sakal çıkar da kadınlarda çıkmaz? Dr. Christian Jessen      159
Şeker zararlı mıdır? Annabel Karmel      161
Mısır’daki piramitler nasıl yapıldı? Dr. Joyce Tyldesley      163
Gökyüzü gece neden karanlıktır? Christopher Potter      165
Aklınıza resmini çizecek bir şey gelmiyorsa ne yapmalısınız? Tracey Emin      167
Elektrik nasıl üretilir? Profesör Jim Al-Khalili      169
Büyük iskender kurbağaları sever miydi? Bettany Hughes      173
Kemiklerimiz neden yapılmıştır? Profesör Alice Roberts      175
Bir teknede aç susuz kalsaydınız ne yapardınız? Roz Savage      177
Kedim nasıl oluyor da her kaybolduğunda evin yolunu bulabiliyor? Dr. Rupert Sheldrake      179
Dünyanın içinde ne var? Profesör Iain Stewart      181
Tanrı kimdir? Julian Baggini      183
Meg Rosoff      184
Francis Spufford      185
Dünyada kaç çeşit kınkanatlı vardır? Dr. George McGavin      189
Uzay ne kadar uzakta? Marcus Chown      191
Şimşek nasıl oluşur? Profesör Kathy Sykes      193
Neden bazıları diğerlerinden daha uzun boyludur? Katie Woodard      197
Çiş neden sarıdır? Sally Magnusson      199
Romalıların katıldığı en büyük savaş hangisidir? Gary Smailes      201
Neden sıkılıyorum? Profesör Peter Toohey      205
Ağzımızda gerçekten de canavaryus umacikus bakterileri var mı? Liz Bonnin      207
Neden geceleri uyuruz? Russell G. Foster      211
Günün birinde zamanda geri gidebilecek miyiz? Dr. John Gribbin      215
Ateş nasıl yanar? Dr. Bunhead      217
Neden tek bir büyük ülke yok da bir yığın ülke var? Dan Snow      221
Beni ben yapan nedir? Profesör Chris Stringer      223
Profesör Gary Marcus      224
Michael Rosen      225
Bir inek bir yıl boyunca osurmayıp biriktirdiği gazı bir kerede osursaydı, uzaya fırlar mıydı? Mary Roach      227
Deniz neden tuzludur? Mark Kurlansky      231
İnternet ne işe yarar? Clay Shirky      235
Michelangelo nasıl bu kadar ünlü oldu? Rahibe Wendy Beckett      237
Nasıl âşık oluruz? Jeanette Winterson      239
David Nicholls      240
Robin Dunbar      241
İçimi açıp midemi çözselerdi uzunluğu kaç metre gelirdi? Dr. Michael Mosley      245
Neden alfabe diye bir şey var? John Man      247
Neden kardeşlerimle durmadan kavga ediyorum? Profesör Tanya Byron      251
Gökkuşağı neden yapılmıştır? Antony Woodward ve Rob Penn      253
İnsanlar ne zaman yemek tarifi kullanmaya başladı? Mario Batali      255
Ay neden parlar? Dr. Heather Couper      257
Okyanuslar nereden geldi? Dr. Gabrielle Walker      259
Neden salyangozların kabuğu var da sümüklüböceklerin yok? Nick Baker      261
Makaslananlar      262
Katkıda Bulunanlar      275
EDİTÖRÜN NOTU
Oğlum iki yaşında ve sorular sormaya başladı bile. Kısa süre önce anaokulundan eve dönerken parmağını uzatıp Ay’ı gösterdi ve “Mu ni?” diye sordu. Şimdilik, bu soruya “O Ay” yanıtını vermek yeterli ama Ay’ın neden yapıldığı, ne kadar uzakta olduğu, acaba orada balık yaşayabilir mi gibi sorularla karşılaşmama çok da uzun zaman olmadığını biliyorum.
Çocukların sorduğu soruların yanıtlarını –hiç değilse bir kısmını– bir zamanlar öğrenmişsek bile, büyük ihtimalle çoğunu unutmuşuzdur ya da bölük pörçük hatırlarız. Bu noktada bir uzmanın bize doğru yanıtı olabildiğince basite indirgeyerek verdiğini düşünün. BÜYÜK SORULAR’ın çıkış noktası buydu.
On ilkokulda, yaşları dört ila on iki arasında değişen binlerce çocuktan, yanıtını en fazla merak ettikleri soruları yazmalarını istedik. Sonuçlar akıl almaz, hayranlık uyandırıcı ve komikti. İçlerinde “Uzay neden pırıl pırıldır?”, “İlk evcil hayvan sahibi kimdi?” ya da “Arı arıyı sokar mı?” gibi sevimli ve alışılmadık soruların yanı sıra, “Elektrik neden yapılmıştır?” ya da “Okyanuslar nereden gelir?” gibi şeytana pabucunu ters giydiren sorular da vardı. Birkaç soru da doğrudan derin felsefi bilmecelerin kalbine nişan almıştı: “Savaşlar neden çıkar?”, “Nasıl âşık oluruz?” ve “İyilik nereden gelir?” gibi.
Çocukların kendi elleriyle bize yazdıkları sorular arasında vücut işlevleriyle ilgili pek çok soru vardı. “Çiş neden sarıdır?” epeyce merak konusu olan bir soruydu. Uzayın gizemli yönleri besbelli ki pek çok çocuğun kafasını kurcalıyordu; hayvanların –tavuklar, inekler ve maymunlar– çocukların ilgisini fazlasıyla çekmesi hiç de şaşırtıcı değildi. Fakat içlerinde öyle dahiyane bir soru vardı ki, yukarıdakilerin hepsini kapsıyordu – inekler, kalınbağırsaklar ve uzay yolculuğu: “Bir inek bir yıl boyunca osurmayıp biriktirdiği gazı bir kerede osursaydı, uzaya uçabilir miydi?”
Bu sorularla karşılaşan dünyanın sayılı uzmanları acaba nasıl yanıtlar verdiler? Uzmanlarımızın verdiği yanıtlar şaşırtıcı ve içtendi. İşleri başlarından aşkın olduğu halde hepsi de, NSPCC (Birleşik Krallık’taki önde gelen çocuk koruma derneği) yararına bu kitabın hazırlanması için zaman ayırdı.
Bear Grylls, zoru başarıp solucanın besleyici değerini açıkladı. Jessica Ennis, 2012 Olimpiyat Oyunları’ndan tam iki ay önce e-posta ile Olimpiyatçılara ilham verecek bir mesaj gönderdi. Derren Brown, kafasındaki o etkileyici gri maddeyi seferber edip “Dünyadaki en güçlü şey insan beyni midir?” sorusunu yanıtladı. Hiçbir soru garip karşılanmadı. “Büyük İskender kurbağaları sever miydi?” sorusunu yönelttiğimiz tarihçi Bettany Hughes bize göz kırpmakla yetindi.
Bu kitap, çocukların yönelttiği sorulara yegâne doğru yanıtı verdiği iddiasında değildir. Kitap, her uzmanın, çocuğun kendine has sorusuna verdiği kişisel yanıtlardan oluşan bir antolojidir. Bu fikirlerin keyfini çıkaracağınızı ve kendi metan gazının enerjisiyle stratosferde süzülen ineğin zihinsel imgesinin yanı sıra, kitaptaki diğer yanıtlardan da bir şeyler kazanacağınızı umuyoruz. 
(Kaynak:birazoku.com)

CESARE PAVESE


28 Aralık 2012 Cuma

LAVİNİA/ÖZDEMİR ASAF


BAŞKAN BABAMIZIN SONBAHARI/Gabriel Garcia Marquez


"Başkan Babamızın Sonbaharı", ölmek üzere olan, ama bir türlü ölmek bilmeyen, yaşama tutunmak adına ne cinayetler işleyip ne kanlar döken bir diktatörün öyküsüdür. Romanın karmaşık öyküsü, sözü edilen ülkedeki yaşamın karmaşıklığı ile atbaşı gider. Öyle ki, Başkan'la ilgili anılarını anlatanları, yalnızca bir noktalı virgül ayırır. Romanın sonunda yinelenen belli sahneleri birleştirerek, konuşanların yaşam öykülerini bütünleyebiliriz. "Başkan Babamızın Sonbaharı"nı okurken, çağımızda sürüp gelen umutsuzlukla, sürüp gidecek olan umudun öyküsünü de izlemiş oluyoruz. Bu arada yazarın, yine Latin Amerika edebiyatı geleneğine bağlı kaldığını, birtakım 'tip'ler aracılığıyla, yalnızca sevgisiz, zavallı, bunak bir başkan'ı değil, onu yaratan gerçekdışı düzeni yargılama amacı da güttüğünü görüyoruz. Kolombiyalı bu ünlü yazar, çoksatar yazarların deneyimlerinden de yararlanıyor; böylece günümüzde şiddet ve cinsellikle uyarılan okurun da ilgisini çekmeyi başarıyor.

NASIL YAZIYORLAR/HALİL GÖKHAN



Ali Teoman - Aşkın Güngör - Ataol Behramoğlu - Atilla Şenkon - Aycan Türk - Aydan Gündüz - Buket Uzuner -Bülent Güldal - Derya Çolpan - Esen Özman - Fikret Demirağ - Füsun Akatlı - Gültekin Emre - Hakan Bıçakcı - Hakan Şenocak - Hasan Ali Toptaş - Hasan Öztoprak - Haydar Ergülen - Hüseyin Alemdar - Hüseyin Peker - Kaya Genç - Mehmet Serdar - Meltem Arıkan - Mine Söğüt - Muammer Yüksel - Mustafa Türker Erşen - Nedim Gürsel- Oğuzhan Akay - Orkun Uçar - Osman Özbaş - Özcan Karabulut - Özlem Kumrular - Raşel Rakella Asal - Rıza Kıraç - Sadık Yemni - Semra Topal - Seran Demiral - Sina Akyol - Uğur Kökden - Ümit Kireççi
 
Yazarların en önemli ve hassas noktaları yazı odaları... Buralara girmek herkesin harcı değil. Bu odalar korundukça ve kollandıkça, yazarlar büyürler. Bu odalar son yıllarda şeffaflaşıyor yazarların iradesi dışında. Yazmanın bir okulu yoksa ve yazı sanatının damarlarından hala kan akıyorsa ustadan çırağa gerçekleşen bu miras yazı sanatının bütün özel niteliklerinin devamı anlamına geliyor.
40 çağdaş yazar kendi odalarını bütün okurlara ve yazarlara açtı Nasıl Yazıyorlar ile. Türk sanatının ve Türkiye'nin ilk yazı sanatı ve kültürü yayıncısı Yazıyor Yayınları bu kitapla çok önemli bir misyonu yerine getiriyor. 

40 çağdaş Türk yazarıyla söyleşi
En çok sevdikleri yazarlar, eserlerinden en iyi pasajlar, eleştiriler
(Kaynak:kitapkafe.com)

26 Aralık 2012 Çarşamba

ITALO CALVINO/KLASİKLER NİÇİN OKUNMALI?


Bazen birinin aklına bir fikir gelir; dünyanın ekseni değişir. Aslında atomu parçalamak ya da denizaltını keşfetmek gibi hayatın akışını değiştirecek denli büyük bir fikir olmayabilir bu. Bu kadar büyüğüne gerek yok zaten. Dünyanın, ekseninden çıkması zor çünkü. Bu eksen birkaç milim değişse yeter. Zaten ilerleme, gelişme, değişme dediğimiz şey, bu milimlerin toplamından oluşuyor.

Yıllar önce Russ Kick adlı bir adamın, bir kitabevinin çizgi roman reyonunda dolaşırken Franz Kafka'nın Dava'sının çizgi roman uyarlamasını görünce aklına gelen fikir, şu anda tuğla gibi bir cilt olarak elimizin altında duruyor. Grafik Kanon'dan söz ediyorum. Gılgamış Destanı'ndan İlyada ve Odysseia'ya, Tevrat'taki bir bölümden 1001 Gece Masalları'na, Shakespeare'den John Milton'un Yitik Cennet'ine, Voltaire'in Candide'ine kadar dünya edebiyatının bilinen en büyük eserlerinin çizgiye dökülmüş halini içeriyor Grafik Kanon.
Elimizdeki ilk cildin ardından, ikinci ve üçüncü ciltlerin de geleceğini müjdeliyor Kolektif Kitap. Üç cilt tamamlandığında, 190 edebiyat eserinin 130'dan fazla sanatçı tarafından yorumlandığı dev bir arşive sahip olacağız.

LOKUM GİBİ METİNLER
Evet, fikir güzel. Peki bu güzel fikir aynı parlaklıkta bir yapıta dönüşebilmiş mi? Bu soruya hiç tereddüt etmeden 'Evet' diyoruz. Çünkü dünya edebiyatının bu kalburüstü eserlerini açıklayan her bir metin, büyük bir titizlikle yazılmış ve her biri aynı titizlikle Türkçeleştirilmiş. Deyim yerindeyse, lokum gibi metinler. Keyifle okunuyor; bir an önce bitse de artık çizgilerin dünyasına dalsak diye düşünmeniz gerekirken, neredeyse çizgileri unutup metni okumanın zevkine dalıyorsunuz.

Çizgilerin her biri de usta kalemlerin elinden çıkmış. Rick Geary, Sharon Rudahl, Peter Kuper, Robert Crumb gibi daha underground işlerden tanıdığımız çizerlerin yanı sıra, her biri kendi alanında çok başarılı işlere imza atmış Will Eisner, Roberta Gregory, Molly Crabapple, Gareth Hinds ve saymakla bitiremeyeceğimiz daha onlarca isim yer alıyor Grafik Kanon'da.
Her bir metin, hem metnin içeriğine hem de çizerin kendi tarzına uygun biçimde, bazen illüstrasyonlarla, bazen de bildiğimiz çizgi roman anlayışı çerçevesinde çizgilerle buluşturulmuş.

SEKS GREVİ, İNSAN YÜZLÜ ÇEKİRGELER
Destanlar, epik şiirler, mektuplar, deneme ve romanların yanı sıra bir Kızılderili halk masalının ve kimi felsefe metinlerinin de yer aldığı bu toplama, Türkçe baskı için Mevlana'nın Yedi Öğüt'ü de dahil edilmiş ve Öğünç Ersöz, Mevlana'nın ölümünden sonra toplattırılan anılarının minyatürlerle resmedilmiş hali olan Sevakıb-ı Menakıb (Menkıbelerin Yıldızları) adlı eserden esinlenerek Yedi Öğüt'ü resmetmiş.

Antik Yunan'ın en büyük oyun yazarlarından Aristofanes'in müstehcenliğiyle nam salmış ve İngilizce'ye sansürlenmeden çevrilememiş olan Lysistrata'sı, sansürsüz bir metin olarak yer alıyor Grafik Kanon'da. Çizer Valerie Schrag, tam da Aristofanes'in tercih ettiği gibi tümüyle müstehcen ve dobra bir uyarlama yapmış ve Türkçe'ye de aslına sadık kalarak çevrilmiş.
Lysistrata'da, yıllar boyunca süren savaştan bıkan, kocalarını ve oğullarını geri isteyen, bu amaçla da savaşı sonlandırmaya çalışan Atinalı Lysistrata'nın yaptığı bir plan ve bu plan çerçevesinde kadınları örgütlemesi anlatılıyor. Plana göre, erkekler savaşa son verene kadar kadınlar kocalarıyla sevişmeyecek, bir tür seks grevi yapacaklardır. Tarihte gerçekten böyle bir grev olmuş mudur, bilmiyorum ama Aristofanes'in Lysistrata'sında bu zekice yöntem amacına ulaşıyor ve Atina ile Sparta'nın önderliğindeki Yunan kent devletlerinden oluşan ittifakın yıllardır sürdürdüğü savaş sona eriyor.

Yeni Ahit'in son kitabı ve aynı zamanda İncil'i tamamlayan kitap olan Vahiy Kitabı, zaten tarihteki en tuhaf eserlerden biridir. Rick Geary'nin çizimleriyle bambaşka bir boyut kazananan bu tuhaf metinde, Babil Fahişesi, Mahşerin Dört Atlısı, yedi boynuzlu ve yedi gözlü kuzu, insan yüzlü çekirgeler, yedi başlı çekirge, ölüm boruları çalan melekler gibi fantastik öğeler bolca yer alıyor. Vahiy Kitabı, İsa'nın yeryüzündeki bin yıllık krallığının kuruluşunu öğrenmek için edebi bir rehber, ruhani gelişim için şifreli bir kılavuz ve sihirli mantarların yol açtığı şiddetli bir halüsinasyon olarak yorumlanmaktadır.

Kısacası Grafik Kanon, bu türde yapılmış tek ve çok kapsamlı bir çalışma olduğu gibi, edebi metinlerin gücünün çizgiyle birleştiğinde ne denli arttığını da bize kanıtlıyor. Tersi de geçerli tabii. Çok güçlü metinler de çizginin gücünü arttırıyor elbette. Bu birleşmeden bambaşka bir yapıt çıkıyor ortaya. Göz alıcı bir yapıt!

Bu kadarla kalsa iyi. Grafik Kanon'u, bütün bu özelliklerini bir tarafa bırakıp, uygarlık tarihini özetleyen ve bu alanda ders kitabı olarak bile okunabilecek bir kaynak, dahası bir başyapıt olarak da görebiliriz.

Neyse, aklımız ikinci ve üçüncü ciltte!

(kaynak:aksam.com,Tuncay Öktem)

24 Aralık 2012 Pazartesi

The Pianist


-Lütfen ateş etmeyin.Ben Polonyalı'yım.


-Neden o zaman o Alman paltosunu giyiyorsun?


-Çünkü üşüyorum.

23 Aralık 2012 Pazar

YAŞAMIN EN BÜYÜK DRAMI


TAPE'DEN KODESE "SUS ULAN POLİS DİNLİYOR/SAVAŞ AKIN-LOKMAN DAĞ


VATAN GAZETESİ POLİS MUHABİRİ YAZAR SAVAŞ AKIN
ve FOX TV MUHABİRİ LOKMAN DAĞ'DAN 
EĞLENCELİ, SIRA DIŞI BİR ÇALIŞMA TAPEDEN KODESE / SUS ULAN POLİS DİNLİYOR

Ayşe Arman, sevgili Yılmaz Özdille röportaj yaparken benim televizyonculuğumu soruyor. Yılmaz da Uğur Dündar televizyonculuğun ZEUSudur diyor. Röportajın yayınlanmasından sonra bazı yakın dostlarım bu tanımı kullanıp, bana takılmaya başladılar. Ben de şakayı sevdiğim için aldırmadım.
Bunlardan biri de sevgili Nedim Şenerdi.
Sık sık telefonla konuştuğumuz günlerin birinde Nedim aradığında Nasılsın Zeus? dedi.
Ben de şakayı devam ettirerek Sağol Apollon sen nasılsın? diye cevap verdim. ...
Nedim'in telefonda bana hitap ederken kullandığı ZEUS tapelere deyyus olarak geçmiş! Güler misin, ağlar mısın? ..."
Uğur Dündar

Elinizdeki kitap, ülkemizde çok acı ve üzücü anıları akla getiren telefon dinleme olayına farklı bir boyut getiriyor. Yasal dinlemelerle suç örgütlerinin karanlık ilişkileri ortaya çıkarılırken, okuyucunun gülmekten kendini alamayacağı sahneler, diyaloglar sergileniyor. Telefonlarının dinlendiğini bilen kişilerin, buna bir önlem olarak, kısık sesle konuşmaları gibi mizah tonu yüksek yaşanmışlıklara yer veriliyor. Böyle bir kitap insanların düşgücünden değil ancak hayatın içinden kaynaklanabilirdi. Çünkü hayat, düşgücünden daha zengin.
Kitabı okudukça bana hak vereceksiniz.
Zülfü Livaneli


Gazetecilik için objektif meslek denir. Halbuki, fotoğraf makinesinden ibaret değildir. Telefon ahizesidir aynı zamanda Çünkü, gördüklerimiz bazen flu olabilir ama, duyduklarımız her zaman nettir.
Türkiye gerçeğini kulaktan anlamamızı sağlayan, kahkahalarla okuyacağınız bir kitap bu.
Yılmaz Özdil


Muhabir; günlük düşünür, günlük üretir... Habercilikte; özelllikle de televizyon haberciliğinde ne yazık ki dün yoktur bugün vardır. Ancak kanımca hayata not düşmek de gerekir. Genç ve yetenekli televizyon muhabirlerinin yazdıkları kitaplar beni çok mutlu ediyor. Aynı çatı altında çalış- tığım genç ve yetenekli haberci Lokman Dağ ve arkadaşı Savaş Akın, uydudan uçup gitmemesi gereken bilgileri damıtarak kitaplaştırdı. Okuyunca iyi de ettiğini gördüm... Sanırım siz diğer okuyucular da göreceksiniz ve de tebessümle okuyacaksınız.
Doğan Şentürk

Telefon dinlemelerinin perde arkasında yaşananlar fıkra gibi olabiliyormuş. Okurken bu kadar da olmaz diyeceğimiz, tam bir durum komedisinin içinde buluyorsunuz kendinizi.
Hızlı akan hayatın içinde size farklı duygular yaşatan eğlenceli bir kitap...
Burak Özçivit


Ben hep kulakmisafiri oldum. Hiç telekulak misafiri olmamıştım. Size okuyunca ne olur bilmem ama,
benim gülmekten ömrüm uzadı kesin...
Gupse Özay

ÇALINAN SİHİRLİ KEMAN/RUSALKA REH


Çocuklar için bir kitap:
Dariusch okulu tarafından bir proje kapsamında bir keman yapımı ustasının atölyesine gönderilir. Henüz hayatının en heyecanlı üç haftasını yaşayacağından habersizdir. Atölyede kemanların saklandığı vitrinde gövdesinden mavi ışık yayılan bir kemanı fark eder. Enstrümanı gizlice yakından incelediğinde yanılmadığını anlar. Görünüşe göre bu kemanın sihirli bir gücü vardır Ne var ki çok geçmeden başkaları da bu sırrı öğrenirler. Gözünü para hırsı bürüyen bir doktor sihirli kemana sahip olmak için her şeyi göze almaya hazır dır. Dariusch müziğin gizemli dünyasına adım atarken kendini tehlikeli olayların içinde bulsa da tek düşüncesi sihirli kemanı kurtarmaktır...

YAĞMUR KUŞLARI/HAMDİ GEDİK


"... ben günlerden bir gün
bir şafak vakti
sırtlayıp gölgemi gideceğim
ne fark edeceksin yokluğumu
ne öldüğümü sessiz sedasız
...

mektuplar da eskir yanıtı gecikince
taş rengi bir hüzne dönüşür ayrılıklar

böyle şarkılar bilmezdik biz
yağmurları böylesine hiç sevmedik..."

Hamdi Gedik

22 Aralık 2012 Cumartesi

LANETLENMİŞ AĞUSTOS BÖCEKLERİ/AHMET CEMAL



   Edebiyatımızın ve düşünce dünyamızın öncü kalemlerinden Ahmet Cemal, deneme yazınımıza bir kere daha unutulmayacak bir katkıda bulunuyor. Yazarın yeni denemelerini topladığı Lanetlenmiş Ağustosböcekleri, edebiyattan sinemaya, tiyatrodan resme, çeviri uğraşından politikanın sanata etkisine dek uzanan yazılardan oluşuyor. Kültür hayatımızın son on yılında yaşanan olayları, tartışmaları, gündem oluşturan konuları günü gününe ele alan, ama güncelle asla sınırlı kalmayan yazılar bunlar... Cemal, yaşamın getirdiklerinden, okuduğu bir kitaptan, katıldığı bir tartışmadan yola çıkarak insanı her çağda, her yaşta ilgilendirecek sonuçlara varıyor. 

   Kurumuş gırtlaklardan bir çığlıktır yükseldi, bir müzik de diyebilirim buna, vahşi bir şarkı, tepeden aşağı, yolun üzerinden denize doğru yuvarlandı. Olduğumuz yerde kalakaldık ve korkuyla birbirimize baktık. Çünkü ağustosböcekleri de bir zamanlar insandı. Hep şarkı söyleyebilmek için yemeye, içmeye ve sevmeye son verdiler. Şarkılara kaçışları sırasında gittikçe daha kuruyup küçüldüler; şimdi ise özlemleriyle yitik, özlemleriyle büyülenmiş olarak şarkılar söyleyip duruyorlar - ama aynı zamanda da lanetlenmiş olarak, sesleri insan sesi olmaktan çıktığı için...(Tanıtım bülteninden)

21 Aralık 2012 Cuma

TUHAF ALIŞKANLIKLAR KİTABI/KADİR AYDEMİR



Hangimiz normaliz, hangimiz tuhaf? Neye göre, kime göre? –Gülmeyin. Peki ya insanlık gerçekten de “bütünüyle kuşkuda”ysa? Hayat denen oyuna devam ediyoruz, devam ederken birbirimizi ne kadar tanıyoruz dersiniz? Bir insan bir insanı ne kadar, nereye kadar keşfedebilir? İşte bu kitapta anlatılan her şey, belki de “Beni hiç tanımıyorsun!” alt başlığımızı destekliyor. Türkiye’den 126 yazarın bir araya gelip oluşturduğu, yazar Kadir Aydemir’in projelendirdiği “Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı”nı okurken birbirinden ilginç insanların en bilinmedik huylarını öğreneceksiniz. 126 kişilik dev yazar kadromuzda Cem Özer, Ece Gürsel, Bihter Dinçel, Elif Ezgi Uzmansel, Ahu Akkaya, Ece Dorsay, Ece Pirim, Nilay Örnek, Arya Su Altıoklar, Tolga Akyıldız, Ferhat Uludere, Göksel Bekmezci ve Onur Behramoğlu gibi değişik dünyalardan, farklı meslek gruplarından pek çok sanatçı, yazar, şair, gazeteci, komedyen, karikatkürist, avukat ve doktorun yanında öğrenciler, ev hanımları, anneler- babalar, oyuncular, mühendisler, işsizler, yapayalnız insanlar ve âşıklar da var. 126 kişinin gariplikleriyle de bitmiyor kitap, “Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı”nda dünyanın en ünlü isimlerinin takıntıları nelermiş onları da öğreneceksiniz.
O güzel şiirinde “Sakın şaşırma!” demişti hani Orhan Veli…
Gerçekten de tüm bunlara hazır mısınız?
Bu kitap elinizden düşmeyecek ve burada anlatılanlar rüyalarınıza bile girecek…
Bakın, iyi düşünün… Sayfalarda yazılanları okuduktan sonra bizden sakın nefret etmeyin!
Şaka bir yana, dilden dile anlatılacak çok keyifli bir yolculuk sizi bekliyor. İyi okumalar!
 Kaynak:yitikulke.com

20 Aralık 2012 Perşembe

VAAAY KİTABIN BAŞINA GELENLER/EMİN KARACA


Emin Karaca’nın yasaklanıp yok edilen kitapların hikayesini anlattığı “Vaaay Kitabın Başına Gelenler” çalışması Belge Yayınları’ndan çıktı. Kitapta, Tanzimat döneminden günümüze kadar yasaklanan, toplatılan, yakılan bazen de beraat eden kitapların hikayesi anlatılıyor. 
12 bölüm halinde hazırlanan kitapta, Türkiye’de kitabın uzun tarihi, matbaanın kuruluşu, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında yasaklanan kitaplar başta olmak üzere tarihten bugüne kitap yasaklarını ele alınmış. 

İlk yasak Komünist Manifesto

Emin Karaca’nın çalışmasında anlattığı ilk yasaklardan biri Karl Marx ve Fredrich Engels’in Komünist Parti Manifestosu. İlk Komünist Manifesto, Doktor Şefik Hüsnü tarafından 1923’te 1 Mayıs sebebiyle Türkçe’ye çevrildi. Ancak Doktor Şefik Hüsnü ve bir grup komünist yayımladıkları Manifesto’dan dolayı tutuklandı. Kitap da ilk yasaklı manifesto olarak tarihe geçti ve uzun yıllar boyunca yasaklı kitaplar listesinin ilk sırasında yer aldı.
Karaca, dönemlerin dışında cumhurbaşkanları dönemlerinde yasaklanan kitapları da ayrı başlık altında anlatıyor. Buna göre Mustafa Kemal döneminde; Franz Werfel’in ‘Musa Dağ’da Kırk Gün’, Kazım Karabekir’in ‘İstiklal Harbimiz ve Çerkez Alfabesi’ kitapları yasaklanmış. 

Beşikçi’nin tüm kitaplarına yasak
İsmet İnönü döneminde; Sabahattin Ali’nin ‘Sırça Köşk’, Rıfat Ilgaz’ın ‘Sınıf’ ve John Steinbeck’in ‘Bitmeyen Kavga’ kitapları yasaklardan nasibini almış.
Dostayevski’nin Bir Yazarın Günlüğü kitabı, Celal Bayar döneminde yasaklanan kitaplardan. Cemal Gürsel döneminde ise Babeuf’un ‘Devrim Yazıları‘, Musa Anter’in ‘Kımıl’, Kemal Badıllı’nın ‘Kürtçe Gramer’ ve Minorsky’in ‘Kürtlerin Menşei’ kitapları 1960’lı yıllarda yasaklanan kitaplar arasında yer almış.
Cevdet Sunay’ın Cumhurbaşkanı olduğu 1966 ve 1973 döneminde, Marx-Engels’in Komünist Manifestosu, yasaklı kitapların başında yer alıyor. Emin Türk Eliçin’in ‘Kemalist Devrim İdeolojisi’, Che Guavera’nın ‘Bolivya Günlüğü’, L. Lockwood’un ‘Fidel Konuşuyor’, Nazım Hikmet’in ‘Dört Hapishaneden’, Ehmedê Xanî’nin ‘Mem û Zîn’i yasaklanan kitaplardan bazıları. 1973-1980 dönemlerinde Fahri Korutürk’ün döneminde ise İsmail Beşikçi’nin Kürtlere ilişkin yazdığı tüm kitapları listede. Aynı zamanda Mahir Çayan’ın ‘Toplu Yazılar’, Şnurov’un ‘Türkiye Proletaryası’, Hasan Kıyafet’in ‘Çağdaş Çocuk Ansiklopedisi’, İbrahim Kaypakaya’nın ‘Bütün Yazıları’ da yasak.
Karaca, çalışmasında tüm kitapları yasaklanan İsmail Beşikçi’ye ise ayrı bir bölüm ayırmış. Beşikçi’nin kitapları, Turgut Özal ve Süleyman Demirel dönemlerinde de yasak. 

Evren devri Nazi dönemi gibi 

„Milyonlarca kitap yakıldı ya da kağıda dönüştürüldü, hangi birini verelim“ diye başlayan en uzun listenin olduğu dönem 1980 ve 1989 arasındaki dönem. Yani darbeci general Kenan Evren’in dönemine ait. Bu dönemde 50 dolayında yayınevi 500 dolayında kitapevi kapandı ya da kapatıldı. Yazı işleri müdürleri hakkında bin yıla yakın hapis cezaları istendi. Şimdilerde 20 bin ile ifade edilen yasak kitabın bir çoğu darbe döneminde yasak listesine alındı. Yazar, „Bu kitap katliamı ancak Almanya’daki Nazi dönemi ile kayıs edilebilir“ diyor.

Öcalan’ın bütün kitapları yasak

Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olduğu 2007 yılında, George Jerjian’ın ‘Gerçek Bizi Özgür Kılacak’, Dora Sakayan’ın ‘Bir Ermeni Doktorun Anıları‘, Enis Batur’un ‘Elma’ ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bütün kitapları yasaklanmış.
Kitabın önsözü Belge Yayınları sahibi Ragıp Zarakolu’nun kaleminden. Özellikle Kenan Evren Dönemi’nde Türkiye’de 50 dolayında yayınevi ve 500 dolayında kitabevinin kapandığını anlatan Zarakolu yazısını şöyle bitiriyor: “Cumhuriyetin en başından beri, kitapları ve yazarları yargılama, gazetecileri hapsetme alışkanlığından kolay kolay vazgeçilemediği ortada.”
ETHA/İSTANBUL

19 Aralık 2012 Çarşamba

CEVDET KUDRET'E MEKTUPLAR/İHSAN KUDRET-HANDAN İNCİ


   İhsan Kudret’i 94. baharını sürerken kaybettik... İhsan Hanım çileli bir hayatı eşiyle birlikte hiç ödün vermeden, dimdik, onuruyla, tüm acılarıyla yaşamıştır...
İhsan Kudret, edebiyat öğretmeni ve yazar Cevdet Kudret’le evlendiğinde henüz 19 yaşındadır. Yıl 1937... Sosyalistlere yönelik baskıların en yoğun olduğu savaş öncesi yıllar...
   Yazar ve şair Cevdet Solok, öylesine ağır takip ve baskı altındadır ki, önce soyadını değiştirmeye mecbur kalır. Solok yerine Kudret soyadını alır. Yetmez... Edebiyat kitaplarını bir süre “Abdurrahman Nisari” takma adıyla yazar. O kitaplar da müfredattan kaldırılır. 1940 yılında kızları Ayşe dünyaya gelir. Ama hem devlet, hem parasızlık peşlerindedir. Cevdet Bey hukuk mezunudur. 1951 yılında Bitlis’e sürülünce başına gelebileceklerden endişelenir, öğretmenlikten istifa eder, avukatlığa başlar. Ancak bürosuna tek kişi uğramaz. Anlaşılır ki polis binanın alt katına postu sermiş, geleni gideni “o komünistle ne işiniz var?” diye geri çevirmektedir. Bütün solcular o yıllarda işsizlik ve açlığa mahkûm edilmiştir. Örneğin Sinan Cemgil’in babası öğretmen Adnan Cemgil’in bir at arabasıyla sebze satmaya mecbur kaldığını hüzünlenerek anlatmıştı İhsan Hanım... Bütün bu zorluk ve acıların içinden onurlarıyla geçti o neslin solcuları... Dimdik duruşlarından bir milim taviz vermeden, kimsenin önünde eğilmeden, bükülmeden...
1992 yılında eşinin vefatının ardından, kızı Ayşe Kudret ile Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü kurdular. İhsan Kudret, ayrıca yazara gönderilmiş mektupları, hakkında çıkmış yazıları ve anılarını üç kitap halinde derledi. Anısına sonsuz saygı ile...
(Melih Aşık-Milliyet-19.12.2012)

18 Aralık 2012 Salı

FELATUN BEY VE RAKIM EFENDİ/AHMET MİTHAT EFENDİ



   Romanlarında okurlarını hem eğlendirmeyi hem de eğitmeyi amaçlayan Ahmed Mithat Efendi'nin amacına en çok ulaşan yapıtı Felatun Bey ile Rakım Efendi'dir. Yazar, özyapıları birbirlerine bütünüyle zıt kahramanlarından Rakım Efendi'yi betimler
ken örnek olarak kendisini almıştır. Felatun Bey, Rakım Efendi'nin "fotoğraf negatifi" gibidir. Bu ikilinin yaşamlarına iki İngiliz kız kardeş ve aileleri girer ve Ahmed Mithat Efendi'nin yazınımızın belki de ilk güldürü öğeleri içeren romanındaki olaylar böylece başlar.