30 Aralık 2012 Pazar

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ/AHMET HAMDİ TAMPINAR

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, ikliminin güneşinin her daim yeterli olmayacağını, buna tek çarenin belki de sarıyı daha çok sevmek olabileceğini düşünecek denli hayatın dışında kalanlar için pek çok satırı not edilecek bir kitap..
Öyle kitaplar vardır ki hiç okumamış ya da okumayacak olsanız da ismiyle size işaret ettikleri bir yer vardır. Mesela; Albaya Mektup Yazan Kimse Yok, Ağaca Tüneyen Baron, Tembellik Hakkı ilk aklıma gelenler. Okumamış olsak bile içiyle denk düşüp düşmediği önemli olmadan bir tümce içinde geçiverirler.. Saatleri Ayarlama Enstitüsü de adını duyduğumdan beri benim için böyle büyülü bir isimdi. Saat ayarı ile enstitü sözcüğünün yan yana duruşunun abesliğinden olmalıydı bu büyü. İşte Ahmet Hamdi Tanpınar, bu abesle iştigali Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde öyle bir ortaya koyuyor ki en gerçek dışı görünen durumların yaşadığımız hayatın gerçeği olduğunu inkar etmek mümkün olmuyor.
Hatıralarını okumaya başladığımız Hayri İrdal en başta mutlak bir samimilik taraftarı olduğunun altını çizerek, insan her şeyi açıkça söylemedikten sonra niye yazsın ki? sorusuyla samimiyetine teslim olmamızı sağladıktan sonra karşımıza çıkan her karakter de tüm rahatsız edici yanlarıyla beraber samimi olmadıklarını da söyleyemediğimiz bir şekilde karşımızdalar. Kafamıza vuran; tüm karakterlerin, yaşanan tüm hadiselerin şu anda içinde yaşadığımız hayatın parçası, hatta tümü olması. Bunca zaman farkına rağmen her şeyin aynılığını bu kadar özenle koruyabilmesi… Halit Ayarcı'nın Hayri İrdal'ı azarlayan sesiyle “asrına uymak, onun adamı olmak” diyerek önüne sürdüğü durumun değişmezliğini inkar etmenin mümkünsüzlüğü..
Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü okurken kim olduğumuz sorusu durmadan aklımızı kurcalıyor. Hayri İrdal, yeis içinde tüm yalanlarının hayatını nasıl değiştirdiğini, değişen hayatından vazgeçme lüksü olmadığına kendini ikna ederek tüm yalanlarının gerçeği olduğunu, yalandan ibaret bir hayatta kendi olamamanın acısının onu bıçak sırtında yaşamaya mahkum edişini tüm açıklığıyla anlatırken; Ahmet Hamdi Tanpınar, her duyguya, duruma, gruba eleştirel yaklaşımıyla kendimizi tanımlayabileceğimiz zemini ayaklarımızın altından çekip alıyor. Zaman-mekan ilişkisi, gerçek-inanç, geçmiş-şimdi; geçmişin yeniden inşası üstüne fikirler trajikomik olaylar üstünden aktarılıyor. Hal böyleyken durmadan karakterlerle yakınlaşıp uzaklaştığımız bir okuma süreci ile baş başa kalıyoruz.
Saatleri Ayarlama Ensititüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yerinden kıpırdamasını istediği zihni tembelliğimizi de harekete geçirebilecek, hayatın içine çekebilecek denli atlanmaması gereken satırlarla dolu.
(Kaynak:tramvayduragi.com)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder