ÇIKMAZ SOKAK / MUSTAFA ANGIN
ÇIKMAZ SOKAK ROMANINDAN BİR
PASAJ
“Doğru nedir Mery?”
Kır kahvesinde oturmaktaydılar. Wint sıcak çikolata,
Meryem ise çay içmekteydi. Meryem okuduğu kitabın arasına parmağını kıstırarak
başını kaldırdı. Wint ise, sırtı pencereye dönük oturmaktaydı.
“Aaa! Bak kar
serpiştirmeye başlamış.”
“İyi de Mery bu bir cevap değil ki.”
Meryem’in
yüzü birden ciddileşti. Eğer Wint kar yağmasına rağmen her şeyi bırakarak
dışarıya çıkmamışsa çok önemli bir gelişmeye tanık olmak üzereydi.
“Ne
okumaktasın Wint?”
“Öff Mery… Eskiden olsa hemen açıklamaya girişirdin. Şimdi
ise…” Kıvırmaktasın diyecekti ama caydı.
“Sende eskiden gece yarısı olsa
bile karlarla boğuşmak için yataktan çıkardın ama.”
“Off Mery o çok
eskidendi. Hele iyice bir yağsın o zaman oynarız. Şimdi söyle. Sence doğru
nedir?”
Oysa çok eskidendi dediği on beş gün öncesiydi. Ama okumaya ve
soruya ilgi duyması sevindirici bir gelişmeydi. Okuduğu kitaba göz ucuyla
baktı. Ecinniler. Dostoyevski.
“Hımm” dedi. “Kısa yoldan söylememi ister
misin? Yoksa tartışarak mı bulalım Wint.”
“Eeee! Hemen söylesen iyi olur
Mery.”
“Tamam ufaklık. Doğru Doğadır. Anlaştık mı?” ona bakmaksızın yeniden
kitabı araladı.
Wint yüzünü buruşturdu.
“Eeee. Şimdi doğruyu bulmuş mu
olduk Mery?”
Meryem kitabın sayfasına bakarak kapadı.
“Ne bulmayı
umuyorsun Wint? Sence doğru bulunacak bir şey mi?”
“Elbette Mery. Doğru diye
bir şey varsa herhalde bulunacak bir yerdedir.”
“Peki, bulacağımız şeyi
nerede arayacağız Wint.”
“Sanırım çevremizde Mery.”
“Wint örneklerini
somutlaştırarak söylersen daha iyi anlaşırız. Şimdi çevremiz derken ben
karşıdaki çöp tenekesini gösterir ve doğruyu onun içinde mi arayacağız desem ne
yanıt verirdin.”
“Hımm anladım. Çevremiz sözü yanlış oldu. Peki doğru! Bence
iyilik yapmak doğruluktur Mery.”
“Wint yine anlam dışına taşmaktasın. Şimdi
de iyilik nedir onu mu çözmeye çalışacağız. Eğer
iyilik yapacak gücün yoksa doğru, bu gücün kuvvet dengesine göre mi şekil
almalıdır?”“İyide Mery. Doğanın içinden doğru olanı nasıl bulacağız
peki!”
“Alışkınlıklarından vazgeçmeyi bir türlü kabullenmek istemiyorsun
Wint. Neden sürekli doğruyu bulmak gibi bir uğraşın içindesin ki? Eğer
doğru bulunacak bir şey ise, bu kez de nerede bulunacağı gibi bir açmaza girmez
misin? Doğru, doğanın kendisi olmak durumundadır. Aranması, bulunması
gereken bir şey değil. Kimine göre ahlaklı, kimine göre iyiliksever, kimine göre
inançlı olmak doğru gibi gözükebilir. Ama doğruyu, kimilerin kimi anlayışına
göre formüle edemeyiz.”
“Şimdi şu soruyu yanıtla… Sence bir tilkiye göre
doğru ne olmalıdır?”
“İyi de Mery o bir hayvan. Doğrunun ne olduğunu nereden
bilecek ki?”
“Yani doğru tanımı, yalnızca insanın bakış açısıyla bulunur öyle
mi? Peki, bir insan olarak düşünürsek, tilkinin doğrusu ne olmalıdır?”
“Bu ne
biçim soru böyle Mery?”
“Bu örneği şunun için verdim. Burada karar
mekanizması mutlaka insan mı olmalıdır Wint? Şimdi anlamasan da sözümü kesme.
Çünkü vereceğim örnek anlamanla ilgili değil. Ama dikkatli dinle yeter. Şimdi
doğruyu bulmak için başka bir pencere açalım. Şöyle ki, soluduğun hava su,
biyolojik canlılar, bitkiler, taş, gaz ya da okuduğun kitabın sayfaları,
oturduğun sandalye aklına ne gelirse her şey atomdan meydana gelir. Atomu ise
ancak elektron mikroskobu ile görebilmekteyiz. Atom ise, bir çekirdek ve
çekirdeğin çok uzağındaki yörüngelerde dolaşan elektronlardan oluşmuştur.
Çekirdeğin içinde ise proton ve nötron denilen başka parçacıklar vardır.
Çekirdek atomun tam merkezinde bulunur. Çekirdeğin yarıçap uzunluğu atom
yarıçapının on binde biri kadardır. Yani masa üzerine bir nokta koyar ve bunu
çekirdek varsayarsak atomun çevresi on kez plaza otele gidip gelmek kadar uzak
düşer bize.”
“Vay canına” dedi Wint. Ancak Meryem’in bakışı üzerine devam
etmedi.
“Uzaklığın yanı sıra bir de çokluk hesabı vardır Wint.”
Tabağın
kenarına bulaşmış bir şeker taneciğini avucunun içine alarak Wint’e
gösterdi.
“Bu toz şeker tanesindeki atomları saymaya kakıştığımızda karşımıza
şöyle bir güçlük çıkar. Eğer bir saniyede bir milyar atom saydığımızı varsaysak
bile, şeker taneciğindeki atom sayısını tam tespit edebilmemiz için beş yüz sene
daha saymaya devam etmemiz gerekir.”
Wint sahi mi dercesine bakındı ama
sabredemedi. “Ciddi misin Mery?”
“Elbette Wint. Ama sözümü kesme, bitirmek
üzereyim. Atomdaki bu elektronlar çekirdek çevresindeki yörünge üzerinde
dolanırlar. Elektronlar ile çekirdek arasındaki çekim kuvveti, elektronların
kendi aralarındaki itme kuvvetine üstün geldiğinden elektronlar atoma bağlı
kalırlar. Elektron elektriksel olarak eksi yüklü bir parçacıktır. Yeniden
konumuza dönersek. Bana göre elektronun en dışta dönmesi yanlıştır deme şansım
var mı Wint? Ya da. Bence elektron eksi yük taşımamalı diyebilir miyim? Öyle
ise doğruyu kime göre değerlendireceğiz? Çekirdek ile elektronlar arasındaki
uzaklığı bence yakın-laştırmalıyız gibi bir düşünce doğru olabilir mi? Sözünü
etmek istediğim şey şu Wint, doğanın kendi yasası, kendi içinde doğruluk taşır.
Ve doğa yasası iyilik, ahlak ve inanç kavramıyla bağdaşmaz. Bu nedenle doğruya
insan endeksli bakmamız, yanlışın ortasında kalmamıza neden olur.”
Meryem
parmağını çay karıştırır gibi kaldırarak garsona işaret yaptı. Wint, sözümü
kesme uyarısından bu yana kendisini frenlemeyi becermişti.
“Çok ilginç” dedi
heyecanlandım birden. “Bununla ilgili bir kitap alırız değil mi Mery? Ama ben
hâlâ sorumun cevabını alamadım.”
“Nasıl bir cevapmış bu!”
“Peki, bir
insan, doğru iş yaptığını nasıl anlar Mery.”
“Bak doğru bir soru sordun
şimdi. Eğer doğru bir iş yapmak istiyorsak, yine referans alacağımız yer,
doğanın kendisi olmak durumundadır Wint. Örneğin evlenmek doğal mıdır, dersek,
evliliğin doğayla örtüşen bir yanı olup olmadığını görmemiz gerekir. Başka
türlü sorayım istersen. Evlilik olmasa doğanın dengesi bozulur mu? Hayır. Ama
ahlaksal ya da inançsal açıdan değerlendirirsek değerlendirme yanılgısına
düşeriz. Eğer yaptığımız işin doğruluğunu tartacak isek, bir kefemizde mutlaka
doğanın yasaları olmalıdır. Anladın mı şimdi?”
“Ama senin de inançların var
Mery.”
“Elbette Wint. Ama doğadışı varsayımlar ve fzikötesi kurgular değil.
Benim inancım devinen doğanın, öncesiz ve sonrasız olduğunun tanımıdır yalnızca.
Bu benim görüşümden dolayı değil, doğanın duruşundan dolayı ben öyle
düşünmekteyim. Bu yüzden doğada fesat ve kin güderlik yoktur Wint. Okuduğun
kitaptaki gibi kibir ve entrika yoktur.”
“Şimdi daha iyi anladım
Mery.”
“Peki, o zaman sen bir örnek ver bakalım.”
“Eeee. Tamam buldum. Bu
kitap benim demek doğru değildir. Çünkü doğa yasasında benim diyebileceğimiz bir
durum da yoktur.”
“Mükemmelsin Wint. Noktayı koymak buna denir…”
Meryem
omzundaki ağırlıkla başını yana çevirdi
(MUSTAFA ANGIN)
Konusu,kurgusu ve içeriği ile mükemmel bir roman.Şimdiye kadar okumuş olduğum en iyi romanlardan birisi diyebilirim.Mustafa Angın'ın beş yıllık emeğine fazlası ile değmiş.Aşağıda roman için oluşturulmuş blog adresini de sizlerle payaşıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder